17 Eylül 2014 Çarşamba

Hayata Kafa Atmak İstiyorum

  Bir insanın hayalleri,beklentileri ne kadar büyük olursa hayalkırıklıkları da o kadar büyük olur derler. Ne de güzel derler... O yüzden hayalkırıklıklarım çok büyük benim.
   Anlam veremediğim bir çok şey var. İrdelemek istediğim ama gücümü tam toparlayamadığım şeyler. Hayata kafa atmak istiyorum. İçinden hep yaralı çıkmak zorunda mıyım ben savaşların ? Ya da neden savaşıyorum ki ben ? 25 yaşına gelmiş olmak bile yeterli değil belli ki bazı şeyler için. Oysa ben biraz da olsun büyüdüğümü artık akıllandığımı falan düşünüyordum şimdi görüyorum yine yeniden ne kadar safmışım...
   Bazı şeylere inanmak istediğimden mi yoksa harbiden inandığımdan mı böyle oluyor ? Yavaş yavaş ördüğüm duvarlar yanlış insanlar yüzünden git gide büyüyor ve daha sonra o duvarlardan çıkamayacağım diye ödüm kopuyor. Ben mi çok iyi niyetliyim yoksa gerçekten insanlar mı çok kötü kalpli ? Bu sorunun cevabını adım gibi biliyorum üstelik, sormam bile saçma.
   Peki bundan sonra ne olacak ? Hayat hep bir paranoyadan mı ibaret yaşanacak ? Güvenmek, inanmak hissi olmadan mı ? Kocaman bir saçmalık. Etrafınızda yalan söylemeyi kişilik meselesi haline getiren insanlar  olduğu sürece her şey çok zor arkadaşım ister inan ister inanma. Hadi aksini söyle bana söyleyebilir misin ? Kendine bile dürüst olmayı beceremeyen insanlardan sana nasıl dürüst davranmasını bekleyebilirsin ki... Bekleme zaten, insanlardan hiç ama hiç bir şey bekleme. Mutsuz olursun. Aldanırsın, aldatılırsın. O yüzden boş koy. Onca atasözleri,özlü sözler,şarkılar neden yazıldı sanıyorsun. İnsanoğlunun kahpeliği yüzünden tabi ki...
   Gün geçmiyor ki yine etrafımda sahte yüzler , sahte gülümsemeler falan. Abi sahteysen gülme bana işte çok mu zor ? Neden günahına girersiniz siz insanların ? Çok mu hoşunuza gidiyor yani, ego tatmini falan mı bu ? Ho ho ho inanılmazsınız. Kendimin çok doğru bir insan olduğunu hiç bir zaman savunmadım ama ben bilerek kimseye bir kötülükte de bulunmadım.İşte tam da bu yüzden çok hoşlarına gidiyor insanların ay ne salak hadi biraz kanına girelim. Gir kanıma abi sende gir, gir ama bin ah'la çıkıcan ordan haberin olsun. 
  Yapılan yanlışları unutmak isteye isteye artık hatırlamam gereken şeyleri hatırlayamıyorum... Bu yaşımda bu bana reva mı sorarım ? Gerçi kim hakettiği hayatı yaşıyor ki benimki de laf. Unutkanım artık, unutuyorum hatırlayamıyorum. Yani gün gelir bana zararı dokunan her kim karşıma çıkarsa hatırlamam ne ismini ne cismini. 
    Ben bir şekilde yürüyorum , gidiyorum yoluma içim hala umut dolu. Kalbim aydınlık çünkü benim. Ben hayatın ve insanların attıkları kazıkları yer olgunluğa ererim ama sen karanlık kalpli kardeşim senin için aynı şeyi söyleyemeyeceğim... Elbet bir gün ayağın takılır , yere düşersin de kimse dönüp sana bakıp yardım etmez. Ha bu bir beddua mıdır ? Hayır. Bu gerçektir. Hakettiğin ve yaşayacağındır... 



                                                                            XOXO  * Devamı Gelecek...
   

7 Eylül 2014 Pazar

"Hayaller Ve Ben "

    Hayal kurmak güzeldir. Bütün yaşananlara inat inanmak,istemek... Gözlerini kapatırsın,uzun uzun düşüncelere dalarsın. Hep olmak istediğin yerde olmak istediğin insanlarlasındır. O anlar hiç bitmesin istersin,sımsıkı yumarsın gözlerini,düşümür,düşünür,düşünürsün...
   Sadece hayalperest insanların anlayabileceği durumlardır bunlar. Çünkü bazen saçmalık boyutunda hayaller kurarsın,insanlar sana güler. Sahi bu ne kadar önemlidir sen mutlu olduktan sonra ? Kimse bilmez ki o hayaller gerçekleşmesi için kurulur... Ve bilmezler ki o hayalleri yaşamak için her şey yapılır.
    Yaradılış meselesi bunlar,kimsenin kendi tercihi değil, ama yaradılışımda ki belki de en çok sevdiğim özelliğim ya buysa ? Tabi bir de hayallere ulaşınca aslında o kurduğun hayali yaşamanın da seni memnun etmediğini gördüğün durumlarda olabilir. Bir hayal kurarsın, ona ulaşırsın ve yaşamaya başlarsın. Ya sonra ? Aradan zaman geçmesinin olgunluğuyla mı demeli yoksa kendi doyumsuzluğundan mı bilinmez o hayali yaşamanın senin için çok da şahane bir şey olmadığı kanısına varırsın. Hayallerin bir anda hayalkırıklığına dönüverir. Haydi tekrar başa dön...
     Tabi ki hayaller güzeldir ve onlara kavuşmak da öyle, sonu kötü bitenleri nadirdir her zaman kötümser olmayalım  :) Ya gerçekleşip deli gibi mutlu oldukların ? İşte sadece ve sadece onlar için bütün hayalkırıklıklarını göze alarak hayal kurmaya devam etmeli... Ben her zaman öyle yapıyorum hep yenilerini ekliyorum. Daha kavuşamadığım onlarca hayalim var benim.
     Ben bunları neden söylüyorum,neden yazıyorum bilmiyorum. İçimden akan kocaman bir nehir var, söyleyecek çok sözüm, yaşayacak bir sürü hayalim. Belki bu benim inancımı canlı tutma biçimimdir kim bilsin... 
     

                                                                                          XOXO P.S : Devamı gelecek...

"Yıllar Sonra İlk Merhaba"

   Eveeet yıllar sonra bu kız tekrardan yazmaya çizmeye başlamak istedi... Ve o adım bu adımdır.
Yıllar geçti,insanlar değişti,ne ben eski Eceyim ne zaman eski zaman...
   Eski yazılar birer anı olarak hafızamda kaldı.Ne kadar garip oysa ki, yılların geçmesi,her şeyin değişmesi. İyi ki geçmiş dediğim de var keşke geçmeseydi dediğimde. Ama şükür ki pek fazla pişmanlığım yok.
    Hayat sürekli yaramazlık yapan küçük bir çocuk gibi beni yorsa da, birbirimizden vazgeçemiyoruz. 2010 dan beri hayatımda bir çok şey değişti. Her şeyden önce "ben" değiştim. İyi ki değiştim , iyi ki büyüdüm o ayrı... Ama bir insanın çektiği bütün acılarla doğru orantılı olgunluk göstermesine karşıyım. Keşke hayat bize çirkin yüzünü göstermeden de biz olgunlaşabilsek... Ama ne yazık ki bu pek mümkün değil. O zaman zaman geçer biz büyürüz ve istesek de istemesek de olgunlaşırız. Neyse ne geçti bitti,olgunlaştık geçti.
   Güzel olaylardan,güzel insanlardan ilham almak yerine acıdan beslenen bir yaratıcılığa sahip olmak zor iş. E tabi istisnalar var ama kaideyi bozmuyorlar. Şuan ki hayatımdan çok memnunum,mutluyum. Ama insan geçmişiyle yaşamaktan kurtulamıyor. İçinde söyleyecek sözleri kaldıysa hele ki... Yazmak ne kadar güzelmiş ve ben içimi dökmeyi ne kadar çok özlemişim... Bu süre zarfında ne yaşamışım da ben bu zevkten kendimi mahrum bırakmışım diye kendime kızdım şimdi. Bu içimden taşan yazma isteği yine ölmez umarım,çünkü geri dönüşü çok zor oluyor. Bu yıllar sonra ki merhaba yazımdı,hemen sonra devamı gelecek.
   
                                                                                                         XOXO P.S: Devamı gelecek...

      


    

26 Ocak 2011 Çarşamba

Tanrı herkesi eşit yaratmadı...

   Tanrı herkesi eşit yaratmadı...Eğer öyle olsaydı şuan hissettiğim kaostan çok daha büyük bir kaosun içinde kalacağımı bilirdim. Birşeyler inadına olmuyor. Hayat çok zorluyor,sınıyor. Delip deşip geçiyor. Derinleştiriyor,zorlaştırıyor... Artık tamam bitti derken iki gün kandırıp yine yine aynı arsız yüzüyle karşıda duruyor. Neydi alıp veremediğimiz ? Yada neydi beni böylesine beklentiye sokan şeyler? Çok mu zordu yada yokmuydu? Anlatması mı yoksa anlaması mı zor ben bilemedim... Büyük bir duygu yoğunluğunun içinde kaybolan ümitlerimin peşindeyim... Sahi o ümitler nerdeydi?? Ne zaman benimleydi? Hatırlıyorum. Hiç uzak değil ama yakında değil. En ufak birşeyde tuzla buz olan kalbime anlatabilmekse mümkün değil. Tanrı beni böyle yarattı. Güçlüklere karşı az dayanıklı kitleden. Hemen yenilen,pes eden,gözyaşlarına esir olan. Ve ben Tanrı'nın diğer yarattığı güçlü olan kısmından kendimi saklamaktan şuan ümitsizlik denizinde boğuluyorum...Kurtarıcım gelir mi yada kurtarıcı o mudur onu bile bilmiyorum. Bir sürü saçma sapan şarkı sözü kulağımda dönüyor hepsi benim bu saçma sapan döngümü anlatır gibi sanki. Şu akıllanmayan başıma inat. Çok mu zor değişmek? Evet. Peki değişmek istemek. Ona iki kere evet!
   Birine hayat adamak çok mu saçma. Beklentiler,gelmeyen sözler,işitilen onca azarlar... Peki bunlardan sonra tamir olmayan o kalp düşünülür mü? Sanmam. Tamamen umutsuzluk da değil bu bir arayış bir bekleyiş... Uzun upuzun bi inanış. Benim inanma biçimim belkide!
   Herkesin farklı olduğunuda bile bile aynı inançla birine bağlanmak nedir? Bir sürü isim geliyor aklıma... Hepsi hakaret boyutunda.Hepsi haksızlık bana ,belkide hepsi benim için anlamsız içi boş bomboş belki. Çünkü insan bildiğini okur. Aklıyla düşünüp ama ona yinede hükmeden bi insan olamamak acı.. Kalple savaşa girmek çok mantıksız. Upuzun saçma bir serüven. Olduramayacağını bilsende peşinden koşulsuzca gittiğin,kendini durduramadığın bir yol. Bitmek bilmiyor,sabırsa artık bana uğramıyor...

7 Ekim 2010 Perşembe

İlk blog!

Mutluyum.Bu ilk bloğum.Mutluluğum bloktanda değil üstelik.Böyle uzun uzadıya içimi dökmek istiyorum aslında.Ama yapmayacağım.Yavaş yavaş olsun herşey.

 Ayrıca Riva'da başladı herşey demek istiyorum.Mutluluk böyle birşey olsa gerek. :)